** ** *** ** ** **
*
Kur'ân'ın Üslûbu ve Güneşin Hareketi
Kur’ân ve Güneşin Hareketi Konusunda Son Astronomi Keşfi
Bir âyettir gece onlar için; ondan gündüzü sıyırırız da,
karanlığa gömülüverirler. Güneş ise, kendisi için (takdir edilen) bir durma
noktasına doğru, (yine kendisi için takdir edilen) bir yörüngede akar gibi
gitmektedir. Bu, Azîz ve Alîm Olan’ın takdiridir. Aya gelince, onun için de
menziller takdir ettik; (bu menzillerden geçe geçe), eski hurma salkımı çöpü
gibi, kuru, kavisli haline döner. Ne güneş için aya yetişmek vardır, ne de
gecenin gündüzü geçmesi söz konusudur. Her biri bir felekte (kendi alanında ve
bir yörüngede) yüzer. (Ya Sîn : 37-40)
Yukardaki metinden ilk anladığımız, güneşin kâinatın düzeninde, evrensel
sistemde hayatî bir fonksiyonu olduğudur. Kur’ân’ın bu fonksiyonu ifade için
kullandığı kelime ‘müstekar’dır. Müstekar, istikrar, istikrarın sağlanma yeri,
yani yörünge ve hareketten sonra varıp durulacak nokta manâlarına gelir.
Buradan, güneşin kâinatın düzeninde merkezî bir mevkii olduğunu anlıyoruz.
Ayrıca, müstekar kelimesinin başında kullanılan ‘li’ edatının üç manâsı vardır:
için, içine, içinde. Bu durumda, yukardaki âyetlerde geçen ve "Güneş ise" ile
başlayıp, "...akar gibi gitmektedir" ile biten ve aslında dört kelimeden oluşan
ifadenin manâsı şu olur: "Güneş, bir yörüngede, kendisi için takdir edilen bir
istikrar noktasına doğru, sisteminin istikrarı için akar gibi gitmektedir."
Son yıllarda, güneşle ilgilenen astronomlar, güneşin, modern bilimin daha önce
zannettiği gibi, hareketsiz olmadığı sonucuna varmışlardır. M. Bartusiac
imzasıyla, American Scientist dergisinin Ocak-Şubat 1994 sayısının 61-68’inci
sayfalarında ‘Sounds of the Sun (Güneşin Sesleri)’ başlığı altında çıkan yazıda,
güneşin, kendisine dokunulmuş bir gong gibi yerinde sarsılarak, silkinerek
hareket ettiği ve sürekli sesler çıkardığı ifade edilmektedir. Güneşin bu
silkinme veya titremelerinin, onun iç yapısı ve katmanları hakkında ve ayrıca,
kâinatın yaşı konusunda yapılan hesapları etkileyici bilgiler verdiği de
belirtilen yazıda, güneşin kendi içinde tam olarak nasıl dönüp durduğunun,
Einstein’in genel izafiyet teorisini test etmede de çok önemli olduğu
kaydedilmektedir. Yazıda şu önemli yorumlara da rastlıyoruz:
Astronominin başka pek çok önemli keşfi gibi, güneşle ilgili bu keşif de hiç mi
hiç beklenmiyordu. Güneşin sarsılarak, silkinerek ve ses çıkararak hareket
ettiğini keşfeden astronomlar, bütün aletleri aynı anda çalan bir senfoni
orkestrasını andırdığını belirtmektedirler. Güneşin titremeleri, onun yüzeyinde
zaman zaman öyle toplu bir titreme meydana getirmektedir ki, bu diğer
titremelerinden binlerce defa daha güçlüdür.
Bilim, ne yazık ki, materyalist ve ideolojik saplantıları adına, kendi kendisini
sınırlamakta ve insanları bazen asırlarca yanlışlarla meşgul ettikten sonra, tek
tek doğrulara varabilmektedir. Oysa bilim, önce iman edip, sonra Allah adına ve
imanî sorumluluğun çizdiği çerçevede yaratılış gerçeklerine yaklaşsa, ne
insanların başına faydadan çok zarar getirecek, ne sürekli yanlışlardan yola
çıkma zorunda kalmayacak, ne de insanları, manâsız bilim-din çatışmalarıyla
meşgul etmeyecektir. Fakat bugün bilimi kullananlar, onu maddî menfaatleri ve
siyasî hakimiyetleri adına en büyük bir silah olarak telâkkî ettikleri ve bu
sebeple de onu materyalist ideolojinin kurbanı haline getirdikleri için, bilim,
yoluna gözü kapalı ve el yordamıyla devam etmekte ve neticede insanlığın başına,
saadetten çok felâket getirmektedir. Bir de, Bediüzzaman’ın güneşin hareketi
konusunda, yukarıda sözünü ettiğimiz astronomik keşiften yaklaşık 90 sene önce
yazdıklarına kulak verdiğimizde, söylemeye çalıştığımız hususların doğruluğu
daha bir belirgin hâle gelecektir.
Güneşin Hareketi Konusunda Bediüzzaman, 90 Yıl Önce Ne Yazmıştı?
"Tecrî (akar gibi gitmekte)" kelimesi bir üslûba işaret eder; ‘müstekarrında’
ifadesi ise, bir gerçeğe parmak basar. Evet, ‘tecrî’ lafzında şöyle bir üsluba
işaret vardır: Güneş, demiri altından, süslü, altın kaplamalı, zırhlı bir gemi
gibi, esirden olan ve gerilmiş dalga tabir edilen semâ okyanusunda seyahat edip,
yüzmektedir. Her ne kadar, istikrar bulduğu yörüngede demir atmış gibi ise de,
semâ denizinde o erimiş altın kütlesi cereyan etmekte (akıp gitmekte)’dir. Fakat
bu cereyan, gözün gördüğüne saygılı kalınarak, âyetteki ana meseleyle ilgili
ikinci, üçüncü dereceden bir husus olarak zikredilmiştir.
İkinci olarak, güneş, yörüngesinde, mihverinde hareket halinde olduğundan,
erimiş altın gibi olan parçaları dahi cereyan etmektedir. Bu gerçek hareket,
yukarda ifade olunan mecazî hareketin kaynağı, belki zembereğidir.
Üçüncü olarak, güneş, yörüngesi denilen tahterevanıyla ve gezegenler denilen
hareketli askerleriyle göçüp, âlem sahrasında seyr ü sefer etmesi, hikmetin
gereğidir. Zira, İlâhî Kudret, her şeyi hareketli kılmıştır ve hiçbir şeyi
mutlak sükun ile mahkum etmemiştir. Rahmeti bırakmamış ki, herhangi bir şey,
ölümün kardeşi ve yokluğun amca oğlu olan mutlak atalet ile kayıtlı bulunsun.
Öyle ise, güneş de hürdür. İlâhî kanuna itaat etmek şartıyla serbesttir.
Gezebilir. Fakat, başkasının hürriyetini bozmamak gerektir ve şarttır. Evet,
güneş, İlâhî emre itaat içinde ve her bir hareketi Allah’ın dilemesine uygunluk
içinde olan bir çöl paşasıdır. Cereyanı, hakîkî ve bizzat olduğu gibi, ona ilâve
bir özellik ve hissî bir algılama da olabilir. (Muhakemat, S. 68)
Bediüzzaman, eserlerinin bir başka yerinde, güneşin hareketi konusunda daha
nettir ve kullandığı ifadeler, aynen, astronominin yukarda ifade ettiğimiz son
keşfiyle tıpatıp uygunluk içindedir:
Güneş, nurânî bir ağaçtır, gezegenler ise onun hareketli meyveleridir. Ağaçların
aksine, güneş silkinir, tâ ki meyveleri düşmesin. Eğer silkinmezse, düşüp
dağılacaklar. Hem hayalde canlandırılabilir ki, güneş, bir zikir halkasının
meczup idarecisidir. Bu halkanın merkezinde cezbeli zikr eder ve ettirir.
(Sözler, 25. Söz)
Evet, güneşin meyveleri vardır, silkinir, ta ki hareketli olan meyveleri
düşmesin.
Eğer hareket etmeyip dursa, cezbe kaçar, ağlar fezada muntazam meczupları.
Yukarıdaki ifadeleriyle, Bediüzzaman, güneşin hareketi konusundaki gerçeği
şairane ve çok yönlü olarak ifade etmektedir. Güneş, son astronomik keşfin de
ortaya koyduğu üzere, kendi içindeki müthiş hareketiyle, Bediüzzaman’ın ‘cezbe’
dediği çekim gücü oluşturmakta ve gezegenleri bu gücün tesiriyle onun etrafında
dönmektedirler. Eğer güneş dursa, hareketsiz olsa, bu güç ortadan kalkar ve
gezegenler bir anda boşlukta kalır ve dağılırlar.
*** **** **** *** *** *** ****
GÜNEŞ'İN GİDİŞ İSTİKAMETİ
Son yıllarda ortaya çıkan önemli bir
gerçeği de burada vurgulamak yerinde olacak.
Sürdürülen seri hesaplamalar ve hassas gözlem ve
araştırmalarla, Güneş'in de kendine has bir hareketi olduğu anlaşılınca, bilim
dünyası büyük bir şok daha geçirdi. Güneş, Herkül Burcu yakınlarındaki ve ismine
VEGA denen bir yıldıza doğru hareket halindedir. Güneş'in bu hareketinin, Kuzey
Kutup Ekseni ile 37 derecelik bir açı yapacak şekilde gerçekleştiği ortaya
çıkmış ve bu açıya bilimciler, "Solar Apex" adını vermişlerdir. Güneş, işte bu
Vega yıldızına doğru her saniyede 20 kilometrelik bir hızla hareket halindedir.
Tabiidir ki, Güneş'imizin bizi uzayda yapayalnız bırakacağı düşünülemez!
Güneş'in bu hareketine, çekim gücü nedeniyle sisteme dahil tüm gezegenler gibi
üzerinde yaşadığımız yaşlı ve yorgun Dünya'mız da iştirak etmekte; böylece Güneş
Sistemi belli bir doğrultu boyunca, hiç şaşmadan, şaşırmadan yoluna devam
etmektedir. Ne Güneş'in Ay'a yetişip onu geçmesi ve ne de Ay'ın yörüngesinden
fırlayıp Güneş'i sollaması mümkündür. Her biri kendi yörüngelerinde
hareketlerine devam etmektedirler.
Öyleyse şu sonuç artık kaçınılmaz bir biçimde karşımızdadır. Mademki, Güneş
kendi yörüngesinde her saniye hareket halindedir ve mademki, Dünya Güneş
etrafında dolanmaktadır ve mademki Dünya da Güneş'e bağlı ve bağımlı olarak
Samanyolu galaksisinin dönüşü ile hareketini sürdürmektedir ve benzer bir
hareketle Vega'ya doğru yönelmiştir. O halde Dünyamız, uzayda geçtiği bir
noktadan bir daha geçmemek üzere programlanmıştır. Geçen sene bugün Dünya'mızın
geçtiği uzay bölgesi artık çok çok gerilerde kaldı.
Güneş'in
bu hareketine, çekim gücü sebebiyle sisteme dahil bütün gezegenler gibi üzerinde
yaşadığımız yaşlı ve yorgun Dünya da iştirak etmekte; böylece Güneş Sistemi
belli bir doğrultu boyunca, hiç şaşmadan, şaşırmadan yoluna devam etmektedir.
** ** ** ** ** ** ** **
*
*
Kur'an'da diğer gök cisimlerinin olduğu
gibi güneşin de hareketlerine yer verilmiş ve bu hareketlerden "sibâha" (yüzme)
ve "cerâ" (akma) fiilleriyle bahsedilmiştir. İki âyette geçen sibâha fiilinin
her iki yerde de felekle birlikte kullanıldığı görülür: " O geceyi, gündüzü,
Güneşi ve Ay'ı yaratandır. Her biri bir felekte yüzmektedir"
;
"Ne Güneş Ay'a yetişebilir ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir felekte
yüzmektedir". Bu âyetlerde felek ile gökyüzü (veya gök cisimlerinin
yörüngeleri;) kastedilmekte ve Ay ile Güneşin burada birbiriyle yarış içinde
olmadan -birer gemi gibi- kendi rotalarında yüzdükleri bildirilmektedir.
Cerâ fiili ise güneşin ve diğer gök
cisimlerinin büyük çaplı dairevî hareketleriyle ilgili olmalıdır. Bu konuda beş
ayrı âyet bulunmakta ve bunların yalnız birinde sadece güneşin hareketi söz konusu edilmektedir: "Güneş kendisi için belirlenen yerde akar. İşte bu azîz ve alîm
olan Allah'ın takdiridir".
Müfessirler bu âyete zaman ve mekân açısından olmak üzere iki ayrı yorum
getirmişlerdir. Mekânı esas alanlara göre güneş belli bir noktaya kadar, zamanı
esas alanlara göre ise belli bir sürenin sonuna kadar akıp gitmesine devam
edecektir. Müfessirlerin büyük çoğunluğu ikinci görüşü benimsemiş, fakat hareket
için ayrı ayrı zaman süresi tayin etmiştir. Bir kısmına göre bu, âlemdeki mevcut
düzenin bozulmasına kadar geçecek olan zamandır; bazıları ise güneşin akıp
gitmesini yıllık veya günlük hareketi olarak anlamışlardır. Herhalde güneşin bu
tayin edilmiş akıp gitme hareketiyle Herkül takım yıldızına doğru gidişi, yani
Samanyolu içerisindeki saatte 72.000 km. hızla 250 milyon yılda tamamladığı
hesaplanan bir dönüşü kastedilmiştir.
Abdullah b. Mes'ûd, İkrime ve Abdullah b.
Abbas güneşin söz konusu hareketiyle ilgili âyeti. "Güneş hiç durmadan ve
herhangi bir gevşeklik göstermeden devamlı surette bir tarafa doğru akıp gider"
şeklinde anlamışlardır. Böyle mâna verildiğinde âyet. "Düzenli seyreden Güneşi ve Ay'ı size faydalı kıldı..." âyetiyle de uyum içinde olmaktadır.
Güneşin akıp gitme hareketiyle ilgili âyet hakkındaki Hz. Peygamber'in açıklaması ise
şöyledir: "Resûl-i Ekrem -etrafındakilere-, 'Bu güneş nereye gidiyor biliyor
musunuz?" diye sordu. Oradakiler, 'Allah ve Resulü bilir' dediler. Bunun üzerine
Peygamber şu açıklamada bulundu: 'Güneş arşın altındaki belli yerine kadar gider
ve orada secdeye kapanır. Secde durumunda iken ona, yüksel ve geldiğin yerden
geri dön denilir; o da geri dönüp doğu tarafından doğar. Sonra arş altındaki
belli yerine varıncaya kadar akıp gider. Orada secdeye kapanır ve bu halde iken
ona yüksel ve geldiğin yerden geri dön denilir; o da geri dönüp doğduğu yerden
tekrar doğar ve bu şekilde akıp gitmesine, insanlar Allah'tan korkmadan her
istediklerini yapar hale gelinceye kadar devam eder. Nihayet yine arşın
altındaki belli yerine vardığı zaman ona yüksel ve batıdan doğ denilir; o da
batıdan doğar".
*
*
** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** **
* BAKINIZ :
*
SOLAR APEKS NEDİR, NE DEĞİLDİR?
*
FELEK NEDİR?
** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** ** **
MEHAZLAR :
* Besairul Kur'an - Ali KÜÇÜK
* Kur'an Yolu - DİB.
* Yeni Rehber Ansiklopedisi.
* Uzay Âyetleri Tefsiri.- Prof. Dr. Celal YENİÇERİ
*
Kuran Hiç Tükenmeyen Mucize.
* Sızıntı Dergisi -
" Kur'ân'ın Üslûbu ve Güneşin Hareketi ..
Ali ÜNAL"
* Sızıntı Dergisi -
"Karadelikler
Bir Gök Kapısı mı? . Prof. Dr. Osman ÇAKMAK"
* İslam
Ansiklopedisi. - T. D.V.
* Osmanlı İmparatorluğunun Doruğu 16. Yüzyıl Teknolojisi