Abdülhakim ALTUNTOP - GAYR-İ MÜSLİM BİLİM ADAMLARI CENNETE GİDEBİLECEK Mİ?

GAYR-İ MÜSLİM BİLİM ADAMLARI CENNETE GİDEBİLECEK Mİ?

   ** GAYR-İ MÜSLİM BİLİM ADAMLARI CENNETE GİDEBİLECEKLER Mİ?
   **
   **
   ** Cennetin anahtarı imandır. Oradaki makam ve dereceleri belirleyen ise, Allah’ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmaktır. Bu bakımdan iman etmemiş birisinin cennete gitmesi mümkün değildir. Yalnız İslam alimleri, kendisine hak din ulaşmamış insanları bunlardan müstesna tutar.
   ** Bilindiği gibi, dinler -bir açıdan- üçe ayrılıyor: Semavî dinler, tahrif edilmiş dinler ve bâtıl dinler.
     “Doğrusu Allah katında din ancak İslâm’dır.” (Âl-i İmran, 3/19)  âyetinin açık hükmüne göre, beşer aklının mahsulü olan batıl dinler gibi, Tevrat ve İncil’in tahrifiyle semavîlik vasfını kaybeden Yahudilik ve Hristiyanlık da Allah indinde geçerli değildir: 
   * “Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, o kimseden bu din asla kabul edilmez ve o, âhirette kaybedenlerden olur.” (Âl-i İmran, 3/85)
    Din denilince önce itikat, sonra da ibadet akla gelir. Buna göre, İslâm dışında kalan dinlerdeki Allah inancı, melâike, kitap, resul telakkisi, âhiret ve kader anlayışı hakikatle tam uygunluk göstermiyor demektir.
   Allah'a inanan bir mümin, O’nun kitabı olan Kur'an'a da iman edecektir ki Rabbini hak bir itikat üzere bilebilsin. İnsan aklı ancak kendisini ve bu alemi bir yaratanın olduğunu bilebilir, ama onun sıfatlarını, fiillerini, isimlerini, emir ve yasaklarını, ebedi yurdunu, cennetin yollarını, Allah bildirmedikçe bilemez. O halde Allah'a ve Kur'an'a imanın birbirinden ayrı düşünülmesi kabil değil. Kur'an’a inanan insan, Peygamberimiz (asm)'in risaletine ve vahiy meleği Cebrail'e (a.s.) de inanma durumundadır. Bu ise peygamberlere ve meleklere imanın ilk ve en büyük adımı. Kur'an’a ve peygambere inanan bir insan ise Kur'an’ın bildirdiği ve Allah Resulünün (a.s.m.) öğrettiği bütün hakikatlere inanır ve bütün ibadetlere sarılır.
    Sadece Allah'a inanmakla kurtuluşa erebilecek zümre, fetret devrinde yaşayan, hiçbir dinden, hiçbir peygamberden haberi olmayan, kendisine vahiy tebliğ edilmeyen, ibadet nedir bilmeyen kimselerdir.
   **
   ** İmanı olmayanın hiçbir amelinin kıymeti yoktur. İbadetler ve bütün iyi işler kıymetli ise de, bunları yapmak, imanın yanında ikinci derecede kalır. İman temel, iyi işleri yapmak, ikinci derecededir, imandan sonra gelir. İmanın ve iman ile birlikte olan iyi işlerin dünyada da, ahirette de faydaları vardır. İnsanı saadete ulaştırırlar. İmansız olan iyi işler, insanı, dünyada saadete kavuşturabilir. Ahirette faydası olamaz.
   ** Peygamber Efendimiz (asm) bir hadislerinde, "İman etmedikçe cennete giremezsiniz." (Müslim, İman, 93) buyurarak, bu hususa işaret ederler. Bir diğer hadiste de "Kalbinde zerre kadar îman bulunan kimse cehennemden çıkacaktır." (Müslim, İman, 304) buyururlar.
   Öyleyse îman nedir? Bu suâle Peygamber Efendimiz (asm), Hz. Cebrail'in suali üzerine şöyle cevap verir:
   ** "Allah'a, Allah'ın meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayrına, şerrine inanmandır." (Müslim, İman, 1) 
   ** Peygamberimiz (asm), îmanı tasdik manasında ifade etmektedir. Tasdik ise kalbidir. Dil ile söylenmese de îman îmandır. Bu sebeple açık açık günah işleyenler ve inkâr edenler dışında, kimin îmanla gittiğine, kimin imansız öldüğüne tam kanaat etmemiz mümkün değildir. İşte bunun içindir ki, müminlerin hüsn-ü hatime için dua etmelerinin hikmeti de bu olsa gerektir. Yani onun iman tezkeresini alarak gitmesini temennidir, bir mümine yapılacak en büyük dua budur.
   ** İmam-ı Gazalî, îmanın müddeti hususunda şöyle der:
     Bir günlük orucun vakti imsak ile iftar arası ise, îmanın müddeti de bir ömürdür." (İhyau Ulûmiddîn, I/135)
      Yani gündüz ortasında veya akşama yakın bir vakitte orucunu bozan kimse oruçlu sayılmadığı gibi, ömrünün son dakikasında îmanını kaybeden kişi de mümin sayılmaz. Fakat son anlarda îman eden kimsenin îmanı makbuldür. Çünkü o insan yaşamış olsaydı, ömrünün kalan kısmını imanlı olarak geçirecekti. 
     İşte bu sebeple Batılı ilim adamları, Allah'a inanmadıklarını kesin olarak söylememişlerse veya îmanlarını dile getirmemişlerse, onların îmanlı ölüp ölmedikleri hususunda kesin bir şey söylenemez. Kalben inanıp bunu sözle söylememe ihtimali olduğu gibi, gerçekten inanmadan ölmüş olma ihtimali de vardır. Bunun gerçek tarafını ancak Cenab-ı Hak bilir. Hesabını da yine O soracaktır.
    Ancak şu var: Darwin gibi insanlığa fitne, fesat ve anarşiyi miras bırakan kimselerle, Edison gibi ilmî keşifleri, faydalı teknikleri miras bırakan ilim adamları aynı değildir. Peygamber Efendimiz (asm)'in can düşmanı Ebû Cehil de îmansızdı, Peygamberimizi koruyup kollayan amcası Ebû Talib de mümin değildi. Bunlar îmanları olmadığı için cehenneme girseler de azap derecelerinin farklı olması İlâhî hikmet ve adaletin icabıdır.
   **  İyi işlere, ibadetlere sevap verilebilmesi için düzgün iman sahibi olmak gerekir. Bir kâfirin yaptığı hiçbir iyiliğin Allah katında kıymeti yoktur, hatta cami, çeşme yaptırsa, namaz kılsa, oruç tutsa hiç kıymeti olmaz. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (İmansızların yaptıkları faydalı işler, fırtınalı bir günde rüzgârın savurduğu kül gibidir. Ahirette o işlerin hiçbir faydası olmaz.) [İbrahim 18]
     (Kıyamette onların yaptıkları her işi toz duman ederiz.) [Furkan 23] (Kıyamette en çok ziyana uğrayanlar, iyi işler yaptıklarını sanıp da, bütün çabaları boşa gidenlerdir.) [Kehf 103–104]
     (Kâfir olarak ölenlerin yaptıkları işler, dünyada da, ahirette de boşa gider, Cehennemde devamlı kalırlar.) [Bekara 217]
     Kâfirlerin azapları hafiflemez. Birkaç âyet meali şöyledir: (Onlar, Cehennemin bekçilerine, “Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir gün, azabımızı hafifletsin” derler. Halbuki kâfirlerin yalvarması boşunadır.) [Mümin 49, 50]
   ** Kâfirlerin iyilikleri, Müslüman olmalarına sebep olabilir. Fakat iman etmedikçe, kâfirlerin hiçbir iyiliğine sevap verilmez. Müslümanların yaptığı iyilikler de, günahlarının affına sebep olur. Hadis-i şerifte bildiriliyor ki, Müslüman bir kadın, susuz bir köpeğe pabucu ile kuyudan çıkarıp su verdiği için, Allahü teâlâ onun günahlarını affetmiştir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki: (İman edip, salih amel işleyenler Cennete girer.) [Kehf 107] İman doğru olmazsa, ibadetlerin, hizmetlerin hiç kıymeti olmaz. Bunun için Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek, ibadetleri yapıp haramlardan sakınmak lazımdır. Kalbde doğru imanın bulunmasına alamet, dinin emirlerini seve seve yapmak ve kâfirleri düşman bilmektir. 
     Cennete girmenin şartlarının ne olduğunu, Allahü teâlâ açıkça bildirdi. Cennete gitmenin şartı imanlı, yani Müslüman olmaktır. İmanlı olmayan, yani kâfir olan Cennete giremez. Kâfirlerin gideceği ve sonsuz kalacağı yer cehennemdir.
   **
   ** Bazı âyet-i kerîmelerde cennete gireceği bildirilen; Yahudi, Hristiyan ve Sâbie fırkaları; Mûsâ, İsâ, Nûh ve İbrâhîm (Alehisselam)ın tahrif edilmemiş şerî'atlerine, geçerli oldukları dönemlerde tâbi olanlardır. Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i ve Kur'ân-ı Kerîm'i inkâr edenler veya Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den ve İslâm'dan övgüyle bahsettikleri halde, kendi dinlerinden uzaklaşarak İslâm'a girmeyen günümüz kâfirleri ise bu mevzuya dâhil değildirler.
   **
   ** Cennet Kur’ân-ı Kerîm’de genellikle “iman ve salih amel” sahiplerine vaad edilmiştir. Ancak bu temel prensibin dışında kalan bazı grupların da cennete girecekleri, çok yönlü tartışmalara rağmen âlimler tarafından umumiyetle benimsenmiştir. Bunlar çocuklar, deliler ve fetret dönemlerinde ya!ayan insanlardır. Müslüman ailelerin ergenlik çağına gelmeden ölen çocuklarının cennete gireceği âlimlerin çoğunluğu tarafından kabul edilmekte, ancak müMrik çocukları için tereddütler bulunmaktadır.
   **
   ** Cennet Kur’ân-ı Kerîm’de genellikle “iman ve salih amel” sahiplerine vaad edilmiştir. Ancak bu temel prensibin dışında kalan bazı grupların da cennete girecekleri, çok yönlü tartışmalara rağmen âlimler tarafından umumiyetle benimsenmiştir. Bunlar çocuklar, deliler ve fetret dönemlerinde ya!ayan insanlardır. Müslüman ailelerin ergenlik çağına gelmeden ölen çocuklarının cennete gireceği âlimlerin çoğunluğu tarafından kabul edilmekte, ancak müMrik çocukları için tereddütler bulunmaktadır.
   **
   ** Mutlak adâlet, nihayetsiz lütuf ve rahmet sahibi olan Allah, mükellef olmayan kullarını cehennemle cezalandırmayacağına göre çocukların ve delilerin ebediyet âlemindeki yerlerinin cennet olacağı kabul edilmelidir. Hak dinin varlığından ve peygamberlerin tebliğlerinden haberdar olmayan insanlar da akıllarıyla kâinatın yaratıcısı ve yöneticisini idrak etseler bile onun emir ve yasakları hususunda bilgi sahibi olamayacaklardır. Bu husus dikkate alınarak onların da dini yükümlülük açısından çocuklar ve deliler gibi mâzur görülecekleri düşünülebilinir.
   **
   ** Cennete girmeyi istemeyenleri iki sınıfta toplamak veya iki şekilde anlamak mümkündür. Adına “ümmet-i dâvet” denilen ve kendilerine islâm teblini ulaştırılan kimseler, şâyet bu daveti kabul etmezler, yani müslüman olmazlarsa, kâfir diye adlandırılırlar. Bir diğer grup ise, “ümmet-i icâbet” denilen ve islâm’ı kabul etmiş olanlardır. Bunlar, örnek nitelikte olması gereken insanlardır. Fakat bunlar arasında Peygamber’in tebliğ ettiklerine uymayanlar ve dinin emirlerini gerektiği şekilde yerine getirmeyenler de vardır ki, bunlar da âsî yani günahkâr kabul edilirler. Kâfir olanlar hiçbir şekilde cennete giremezler. Âsi, günahkâr kabul edilenler ise, cehennemde cezalarını çektikten sonra cennete girerler. Demek oluyor ki, günah imanı gidermez, fakat sahibini cehenneme sokar. Ancak bu cehennemde kalış, kâfirlerde olduğu gibi sürekli ve ebedî değildir.
   ** Sahâbe-i kirâm, cenneti istemeyenlerin kimler olabileceğini merak edip şaşırdılar ve Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’den bunu öğrenmek istediler. Allah Resûlü’nün cevabı kısa, ama son derece muhtevalı oldu. Buna göre kendisine itaat eden cennete girecek, isyan eden ise cehenneme girmeyi istemiş olacaktır. Peygamber’e itaat, Kur’an ve Sünnet’e sımsıkı sarılıp bağlanmayı içine alır ki, böyle hareket edenler mü’min olarak cennete girerler. Peygamber’e isyan ise, ya tamamen İslâm’ı kabul etmemeyi ifade eder ki, o zaman bu âsi kişi kâfir olarak kalıp ebediyyen cehenneme girer veya müslüman olduğu halde Allah’a ve Resûlü’nün emirlerine uygun hareket etmeyerek günahkâr olur, günahının cezasını çektikten sonra cennete girer.
   **
   **
   **
   **
   **
   **** **** **** MEHAZLAR **** **** ****
   **
   ** Sorularla İslamiyet Web Sitesi
   ** Dinimiz İslam Web Sitesi
   ** Mehmed Paksu Meseleler ve Çözümleri
   ** HADİSLER IŞIĞINDA CENNETE GİREMEYECEK KİMSELER - Recep ÇAY --- YLT
   ** KUR’ÂN-I KERİM’DE CENNET VE CENNETLİKLER -- Reyhan ÇAĞLAYAN --- YLT
   ** Riyazüs Salihin -- Erkam Yayınları
   **
   **
   **
   **

*** *** ***

** ALTUNTOP.NET -- Abdülhakim ALTUNTOP

TelePhone & WhatsApp :

*****

E-Mail :

altuntopnet@gmail.com

Adress :

BUCA / İZMİR