Abdülhakim ALTUNTOP -- İSLAM ve BİLİM

İNSAN BAŞIBOŞ DEĞİLDİR

    * İnsan başıboş değildir.  İstisnalar hariç, bütün fen adamları, bu kainatın kendiliğinden var olmadığını, bir yaratıcısının bulunduğunu ittifakla bildirmişlerdir. Fen ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanların bir karıncayı, bir kuşu, bir balığı yaratması mümkün değildir. Akıllı ve bilgili bir kimse, kainata bakınca, çok intizamlı yaratıldığını görür. Bunun kendiliğinden olmadığını anlar. Mesela Güneş Dünya’ya çok yakın olsaydı, sıcaktan her şey yanar, hayat olmazdı. Güneş çok uzak olsaydı, soğuktan yaşanmaz, yine hayat olmazdı. İnsan vücudu ise bir harikadır. Allahü teâlâ, Dünya’yı yarattıktan sonra, her asırda, en az bir kişiyi peygamber olarak göndermiş, ona çeşitli mucizeler vermiştir. Mesela Hz. Musa zamanında sihir, büyücülük çok ilerlemişti. Musa aleyhisselam asasını yere koyunca büyük bir ejderha olmuş, sihirbazların ellerindeki aletleri, ipleri yutmuştur. İsa aleyhisselam zamanında tıp çok ileri idi. Hz. İsa mucize olarak, körleri iyi etmiş, ölüleri diriltmiştir.
     Bizim Peygamberimiz zamanında ise edebî söz ve yazı sanatı çok ileri idi. Yarışmada birinci olan şiir, yazı ve konuşmalar Kâbe duvarına asılırdı. Kur’an-ı kerim gelince, bunlar indirilip yerine, gelen ayetler kondu. İnatçı kâfirler hariç herkes Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın kelamı olduğuna inandı. Bir benzerini hiç kimse söyleyemedi. Kur’an-ı kerimde, (Bu Kur’an, Allah kelamıdır. İnanmıyorsanız, bir ayeti kadar siz de söyleyin! Fakat söyleyemezsiniz.) buyuruluyor.
 
     Bütün düşmanlar el ele verip, aylarca, yıllarca uğraştıkları hâlde, onun benzerini bugüne kadar söyleyemediler. Söylemeleri de mümkün değildir. Bir aletin, bir evin nasıl bir yapıcısı varsa, bu kainatın da elbette bir yapıcısı, yaratıcısı vardır. Bu körü körüne bir inanış değil, akli olan herkesin kabul edeceği bir gerçektir. Bir insan bir alet, bir makine yapınca bunun nasıl ve nerelerde kullanılacağına dair bir tarif namesini de yanına koyar. Tarifname ile de anlaşılması zor ise, kullanması için kurslar açar. Bir makine yanlış kullanılırsa elden çıkar. Her şeyin yaratıcısı olan Cenab-ı Allah da, insan denilen bu muazzam makineyi yaratıp başıboş bırakmamıştır. Bu konuda Kur’an-ı kerimde, (Sizi boş  yere yarattığımızı mi sandınız?) buyuruluyor. Başıboş yaratılmayan insanın, ne yapması gerektiğini elçileri vasıtası ile, kitaplar göndererek bildirmiştir. Son elçi olan Muhammed aleyhisselama gönderilen kitabı ise Kur’an-ı kerimdir. Kur’an-ı kerim çok veciz olduğu için, Peygamber efendimiz bunu hadis-i serifleri ile açıklamıştır. Hadis-i şerifler de, diğer insanların sözlerine göre veciz olduğu için, bizlerin kolayca anlayabilmemiz için âlimler bunları açıklamıştır. Kur’an-ı kerimde insanın niçin yaratıldığı açıkça bildirilmiştir: (Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.)  Allahü teâlâ, “Emrime uyan cennete, uymayan cehenneme gidecek” buyurmuştur. İbadetlerin faydası Allah’a değil, herkesin kendinedir. Maaşla çalışan bir doktor, bir hastaya ilaç verse, ilacın doktora faydası yok diye o ilacı kullanmamak akla uygun değildir. Zehir içsem doktora ne zararı olur diyerek zehir içmesi de ahmaklıktır. İşte, günahlarımın Allah’a bir zararı yok diyerek, her çeşit günahı islemek akıllı insanın yapacağı iş değildir. Hadis-i şerifte, (Akıllı, Allah’a ve Peygamberine inanan ve ibâdetlerini yapandır.) buyuruluyor. Öldükten sonra basına gelecekleri düşünmeyen akıllı olabilir mi? Kendisini ebedi tehlikeye atana akıllı denebilir mi? Kur’an-ı Kerimde sık sık, (Düşünmüyor musunuz?) diye ikaz edilmektedir. Hadis-i şerifte, (Aklı olmayanın dini de yoktur) buyurulmustur. Büyük bir zat buyuruyor ki: Bazıları, ibâdetlerin Allahü teâlâya faydası olduğunu ve bunun için emr’olunduklarını zannediyorlar. Bu çok yanlıştır. Her insanın yaptığı ibâdetin faydası kendisinedir. (Benim ibâdetime Allah’ın ihtiyacı yok) diye, yanlış düşünen kimse, perhiz yapmayan hastaya benzer. Bu hastasına doktor, perhiz tavsiye ediyor. Bu ise, (Perhiz yapmazsam doktora hiç zararı olmaz) diyerek, perhiz yapmıyor. Doktora zararı olmadığı doğrudur. Fakat kendine zarar vermektedir. Tabib, kendine faydası olduğu için değil, onun hastalıktan kurtulması için, perhiz yapmasını tavsiye etmiştir. Doktorun tavsiyesine uyarsa, şifa bulur. Uymazsa ölür gider. Tabibin bundan hiç zararı olmaz. Bunun gibi, (Allah’ın benim ibâdetime ihtiyacı yok) diyerek ibâdetten kaçanlar da, cehenneme gider.
       ***
       ***
       ***

* 17.08.1999 TARİHLİ TÜRKİYE GAZETESİ ’NDEN NAKLEDİLMİŞDİR.

    ****
    ****

TelePhone & WhatsApp :

*****

E-Mail :

altuntopnet@gmail.com

Adress :

BUCA / İZMİR