REFORMCULUK NEDİR?
* Bidat nedir, ne değildir?
* Sual: Bidatin anlamı nedir ve
dinde bidat ne demektir, ne yapılırsa dinde bidat olmuş olur?
* Cevap: Bidat Arapça bir kelimedir.
Sonradan ortaya çıkarılan her şey demektir. Bu bakımdan, hem adette, hem de ibadette yapılan değişiklikler, reformlar Bidat olur.
Adet demek, karşılık olarak kıyamette sevap beklenilmeyen, yalnız dünya faydasını düşünerek yapılan şey demektir.
İbadet bunun tersi olup, kıyamette karşılığında sevap beklenen şeydir.
* Dinde bid'at demek,
Eshâb-ı kiram ve tabiin zamanından sonra, Resûlullah efendimizin izni olmadan, dinde yapılan eklemeler ve noksanlıklar,
yani ibadet olarak yapılan, sevap olduğu düşünülen değişiklikler demektir.
Dinde reform da, dinde bidat demektir. Adetlerde yapılan değişiklikler, bu bidatin dışında kalmaktadır.
Hadîs-i şeriflerde kötü olduğu bildirilen, dindeki bidatlerdir.
Yani dinde reformlardır. Bunlar ibadetlere yardımcı değildirler. Hepsi, ibadetleri değiştirmekte, bozmaktadırlar.
* Peygamber efendimizin (salat ve selam onun üzerine olsun) bid'at sahibi kimseler hakkında beyan ettiği bir hadis-i şerif :
--"Allah bid'at sahibinin ne namazını, ne orucunu, ne zekatını, ne haccını, ne cihadını ve ne de diğer amellerini asla kabul etmez; hamurdan kılın çıktığı gibi İslam’dan çıkar." ( Ramuz-ul Ehadis / 6093 )
* Mezhepsizler, dinde reformcular ve dinler arası diyalogcular da bid'at ehli gurubuna girmektedir.
Bid'at demek; yukarda değindiğimiz gibi, İslam dininde olmayıp sonradan İslamın içine sokulmak istenilen sapık inanç, amel ve fikirlerdir.
Geçmişte ve bu gün, bazı üniversitelerde, hiç haketmeyen sapık fikirli kimselere,
İslamın bozulmasına çalışanlar tarafından maksatlı olarak profesörlük ünvanı verilmektedir.
Amaç belli, bunları çeşitli üst makamlara getirip söz ve kürsü sahibi yaparak İslam'ın yıkılmasını gerçekleştirmektir.
Hakkı örtmeye çalışanlara karşı mücadele veren ihlaslı mü'minlere, bunların şaklabanları hemen ağızlarındaki pisliği kusarak:
"Siz kim oluyorsunuz da bu akademik kariyer sahibi hocalara karşı söz söylüyorsunuz?" diye yaftalanarak caka satarlar.
*
*
İslam âleminde “Dinde reform” düşüncesi 18. asırda gündeme getirildi.
Hıristiyan ülkeler özellikle İngiltere, asırlardır yaptıkları mücadelede kaba kuvvetle “Haçlı Seferleriyle” bir yere varamayacaklarını anlayınca, reform fitnesini soktular Müslümanlar arasına.
Elde ettikleri
veya el altından destek verdikleri; Kursavi,
Ş.Mercani, Musa Carullah, Abduh,
Reşid Rıza,
Efgani, Hasan el Benna,
S.Kutup, Mevdudi,
Hamidullah gibi kimselerle reformu,
yenilikleri devamlı gündeme getirdiler. (Herkes tarafından
bilindiği için bunların günümüzdeki uzantılarını yazmaya lüzum
görmedim.) Şunu tespit etmişlerdi: “İslamda birliği sağlayan; âlimler, mezhepler ve bunların yazdıkları
temel fıkıh kitaplarıdır. Bunlar devre dışı bırakılmadıkça netice almak mümkün değildir.”
Son zamanlarda
yine aynı maksatla gündeme getirilen, “Dinde yenileme,
hurafelerden temizleme” yaygarası ile yapılmak istenen dinde
reform hareketidir. Tepki görmesin diye bu kılıfta sunuluyor.
“Reform” nedir, ne değildir? Buna bir bakalım: Reform, ıslah
etmek, bozulmuş bir şeyi düzelterek, eskiyi doğru haline
getirmek demektir. Hıristiyanlık bozulduğu için reform yapıldı.
Müslümanlık bozulmadığı için böyle bir hareket dini bozmak olur.
İslamiyet her çağa uygundur, reforma ihtiyacı yoktur.
Şunun bunun
adına, menfaat adına konuşmayan herkes bunun öyle olduğunu
bilmektedir. Bir zamanlar komünizmin fikir babası meşhur fikir
adamı Roger
Garaudy “Niçin İslamı
seçtiniz? Sorusuna: “İslamı seçmekle
çağı seçtim” şeklinde cevap verdikten sonra şöyle devam ediyor:
“İslam, çağları arkasında sürükleyen bir dindir. Diğer dinler
ise, çağların arkasında sürüklendi. İslam dışındaki bütün dinler
zamana uyduruldu. Reforma tabi tutuldu. Mukaddes kitaplar zamana
göre tahrif edildi. Kur’an-ı kerim
ise, indirildiği günden beri hep zamana hükmetti. O, zamanı
değil, zaman onu izledi. Zaman yaşlandıkça o gençleşti. Bu,
çağlar üstü bir olaydır.”
İslam
çağa uymuyor diye reform yapmak isteyenler, bilerek veya
bilmeyerek İslamın yıkılmasına
yardım etmektedirler. Reform yapmak isteyenlerin ortak özelliği,
dinimizin temel fıkıh kitaplarını kabul etmemek, doğrudan
Kur’an-ı kerimden hüküm
çıkarılmasını savunmaktır.
Halbuki,
İslamiyetin bozulmadan bugüne
gelmesini sağlayan bu temel fıkıh kitaplarımız,
Resûlullahın sözlerini ve
Eshab-ı kiramdan gelen haberleri
bildirmektedirler. Hepsi, en yetkili, yüksek âlimler tarafından
yazılmışlardır. Bütün İslam âlimlerince sözbirliği ile
beğenilmiştir. Asırlar boyunca, hiçbirinde hiçbir değişiklik
olmamıştır. Fıkıh kitapları her çağın ihtiyacını karşılayacak
kapasitede olduğu için değişikliğe lüzum yoktur. Değişiklik
yapmak istiyenlerin esas maksadı
fıkhı tamamen ortadan kaldırmaktır.
Bu
temel fıkıh kitaplarını her asrın modasına, gidişine göre
değiştirmeye kalkışmak, her zaman için yeni bir din yapmak demek
olur. Bu islam dininin hakikatine
inanmamak manasına gelir.
Maksat,
İslamiyeti hurafelerden temizlemek
ise, Ehl-i sünnet âlimlerinin temel
kitaplarında hiçbir hurâfe yoktur. Din cahilleri arasında
hurâfeler bulunur. Bunları temizlemek reform ile değil, “Ehl-i
sünnet” kitaplarını yaymak, gençlere bunları öğretmekle olur.
Dinde
reformcular, İslamiyet'in Allah
tarafından, Peygamber vasıtasıyla bildirilmiş bir din olduğuna
inanmadıkları halde, milleti, koyun sürüsü gibi kendilerine
bağlamak için, dine yer veriyorlar. Onlar inandıracak, fakat
kendileri inanmayacaklar. Dini her gün yeni bir kalıba
sokabilecekler. Dini kendi gayelerine alet edecekler. Bunlar
dine değil din bunlara tâbi olacak. Böyle bir inanca DİN
denilemeyeceğini aklı başında olan herkes bilir!..
*** *** **** **** *** **** *** ***
*** Sual: Günümüzde işlenen bid’atler nelerdir?
*** CEVAP :
İbadetlere bir şey ilave etmek bid'attir, büyük günahtır. Dinimiz noksan değildir.
Hâşâ Allahü teâlâ veya Peygamber efendimiz dinde bir şeyi eksik bırakmış da, daha iyisini biz mi yapacağız?
İbadete bid'at karıştırmak, Allahü teâlânın dininde noksanlık bulmak,
koyduğu hükümleri beğenmemek, dini değiştirmek olur.
* Mesela akşam namazının farzını 3 rekat yerine, daha fazla ibadet etmek için, 4 rekat kılmak bid'attir.
3 yerine de geçmez, namaz hiç kabul olmaz. Tesbihleri 33 yerine, çok sevap olsun diye 40 defa veya daha fazla çekmek bid'at olur.
Halbuki hiç tesbih çekilmeden gidilse günah olmaz.
* Namazlardan sonra âyet-el-kürsi okunur, tesbihler çekilir ve dua edilir.
Dua ederken salâten tüncina okunur. Âyet-el kürsinin okunduğu yerde salâten tüncinayı okumak sünneti değiştirmek olur, yani bid'attir.
Peygamber efendimiz nasıl ibadet etmişse, mezhebimiz bunu nasıl bildirmişse, o şekilde ibadet edilir.
“Şunu da yapalım, ötekini de ilave edelim” demek, dinde değişiklik olur.
Hadis-i şerifte, (İbadetleri bizim gibi yapmayan bizden değildir) buyuruluyor.
***
***
***
*** *** *** ***
Soru:
" Yeni fen
vâsıtaları çıktı, devir değişti. Yeni olaylarla karşılaşıyoruz.
Din görevlileri toplanmalı, bir şûrâ kurulmalı, alacağı
kararlarla, yeni tefsîrler, yeni ictihâdlar
yapılmalı, ba'zı farzlar
azaltılmalı, kolaylıklar getirilmeli, âlimleri,
mezhebleri
taklîd devri kapanmalıdır!" deniyor. Dinde değişiklik
yapmak câiz midir?
Cevap:
Dürer-ül
hükkâm şerhinde, (Zamanın değişmesi
ile, örf ve âdete dayanan hükümler değişebilir.
Nassa, dayanan hükümler zamanla
değişmez) deniyor. İmâm-ı Rabbânî hazretleri de buyuruyor ki:
Ba'zı kimseler, yapacakları
değişikliklerle dîni düzelteceklerini zannediyor, ortaya
bid'at çıkarıyorlar.
Bid'atlerin zulmetleri ile sünnetin
nûrunu örtmeye çalışıyorlar. Yaptıkları değişikliklerle dînin
noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki
din noksan değildir. Kur'ân-ı
kerîmde buyuruluyor ki:
(Bugün sizin için
dîninizi ikmâl eyledim. Üzerinize olan
ni'metimi tamamladım ve size din olarak
İslâmiyyeti vermekle râzı oldum.)
[Maide
3]
** Dinimiz Noksan Değildir
Dînimiz, kıyâmete
kadar hayat şekillerinde ve fen vâsıtalarında yapılacak
değişikliklerin, yeniliklerin hepsine şâmil olan hükümleri
bildirdi. Müctehidler de bunların
hepsini açıkladı. Sonra gelen müceddid
âlimler bu hükümlerin yeni olaylara nasıl tatbik edileceklerini,
tefsîr ve fıkıh kitaplarında birdirdi.
Müceddid âlimler kıyâmete kadar mevcuttur.
Dîni
değiştirip yıkmak istiyen
reformcuların kuracakları şûrâdakiler, ya
İmâm-ı a'zam hazretleri gibi birer
müctehiddir veya değildir. Eğer
müctehid iseler,
ictihâdlarını birleştirmezler.
Meselâ İmâm-ı a'zam hazretlerinin üç
talebesi müctehid oldukları ve
hocalarından farklı ictihâdda
bulundukları hâlde, hocalarının ictihâdının
yanlış olduğunu söylememişlerdir. Çünkü
ictihâd, ictihâdla
nakzedilmez, ya'nî hükmü ortadan
kaldırılmaz. En mühimi de farklı
ictihâdların rahmet olmasıdır. Hadîs-i şerîfte, (Müctehid
âlimlerin farklı ictihâdları
rahmettir) buyuruluyor. (Beyhekî)
Bu rahmeti
ortadan kaldırmak câiz olmaz. Reformcuların kuracakları şûrâda 5
reformcu guslün farzının 2 olduğuna, 7 reformcu da 4 olduğuna
karar verse, 5 müctehid, 7
müctehidin kararına uymaya mecbur mu
edilecektir? Hâlbuki, her müctehid
kendi ictihâdı ile hareket eder.
Başka müctehide uyması câiz
değildir. Sonra gusül ile namaz ile fen
vâsıtalarınının ilerlemesinin ne alâkası olur? Zamanla
farzlar değişmez.
Reform şûrâ,
ittifakla namaz vakitlerini, rek'at
sayılarını azaltsalar, zekât 1/40 iken 1/100'e indirseler,
yaptıkları bu reform, dîne hizmet mi olur, yoksa dîni yıkmak mı
olur?
Şûrâdaki reformcular müctehid
değilse, o zaman alacakları kararların ne kıymeti olur? Her iki
hâlde de yapacakları iş, dîni değiştirmekten başka
birşey değildir. Şûrâ sözünü ağzına
alanların câhil değilse, sapık olduğu apaçık meydandadır.
M.Hâdimî hazretleri buyurdu ki:
(Edille-i
şer'ıyyenin 4 olması,
müctehidler içindir.
Mukallidler,
ya'nî dört mezhebden birinde
olanlar için delil, senet, bulunduğu mezhebin hükmüdür. Çünkü,
mukallidler,
nasstan [âyet ve hadîsten] hüküm çıkaramaz. Bunun için,
bir mezhebin bir hükmü, nassa
uymuyor gibi görünse de, yine o mezhebe uymak lâzımdır. Çünkü
Nass, ictihâd
isteyebilir, te'vîli gerekebilir,
neshedilmiş olabilir. Bunu da ancak
müctehid anlar.) [Berîka s.94]
** M. Şevket Eygi Diyor ki
M. Şevket Eygi,
Milli Gazetedeki yazısının ilk iki parağrafında diyor ki:
(Bir ilâhiyat profesörü çıkıyor, Ehl-i Sünnet
Müslümanlığına savaş açıp, "Kur'ân
Müslümanlığı" safsatası altında masonik
bir hümanizmanın propagandasını
yapıyor. Bir başka reformcu, "Allah göktedir" diyen aşırı bir
adamın mezhebini ülkemizde yaymak istiyor. Bir ötekisi, îmânın
şartlarını altıdan beşe indiren ve Âmentü
formülünden kadere îmân maddesini kaldıran Pakistanlı bir
yazarın metodunun Türkiye'yi kurtaracağını iddia ediyor.
Velhasıl ortalıkta bir sürü yamuk, bozuk, çarpık inanç görüş
dolaşıyor. Peki bu hatâlı inanış ve kanaatleri yayanlar
kimlerdir? Bunlar kendilerine İslâmcı diyorlar ama peşlerinden
gittikleri adamlar genellikle 19. ve 20. asırda zuhur etmiş on
kadar mâlum ve mâhut şahıstır. Hâlbuki İslâm dünyasında, bahusus
Ehl-i Sünnet dairesi içinde binlerce
büyük din âlimi, fakih,
mürşid, allâme, imâm, rehber
yetişmiştir. Bizim reformcuların hiçbiri Gazâlî'nin,
Süyûtî'nin,
Şârânî'nin, Birgivî'nin,
Ebülleys'in,
Ebussuud'un, Fahreddin
Râzî'nin,
Cüveynî'nin, İmâm-ı Rabbânî'nin eserlerinden bahsetmez.
Onlar ehl-i sünnet imâmlarıdır.
Bizimkiler ise selefî, mezhebsiz,
Necdî, telfîkçi,
reformcu, aktivist birkaç kişinin
peşine takılmıştır.)
Not:
M.Şevket
Eygi'nin
kaderi inkâr eden Pakistanlı yazar dediği kimse,
Mevdûdi'dir.
Necdî dediği de vehhâbidir.
Allah gökte diyenler de vehhâbilerdir.
* MEHAZ : TÜRKİYE GAZETESİ ; B.B.S. – Ali GÜLER *
*** ***** **** **** ***** ***** ***** ****
** EK BİLGİLER :
** Kendinin ne İŞe yaradığını veya yarayacağını bilmeyen bir kısım insanlar,
Dinimiz İSLAMİYET'in hükümlerini beğenmeyip "REFORM" adı altında "TAHRİF" etmek istemişlerdir.
Günümüzde de Bu tür mezhepsizler ile mücadele eden bir komisyon olmadığı için. meydanı boş bulup istedikleri gibi saldırabilmektedirler...
Öte yandan Reform hareketleri cahil halk için de cazip gelmesi işlerini kolaylaştırmaktadır...
Bu gerçeğin farkında olan her ehl-i sünnet müslümanın da bu duruma DUR demesi lazımdır..
Evet REFORM hristiyanlıkta kısmen işe yaramış olabilir...
Ancak Hak Din olan İSLAMİYET'İN REFORMA İHTİYACI YOKTUR...
Aksine REFORM, dinimizin gelişmesi için değil; tahrif edilmesi için Mezhepsizlerce hazırlanmış büyük bir TEZGAHtır, FİTNEdir...
Bir hadiste Efendimiz (s.a.s.) Yahudilerin 71, Hristiyanların 72 fırkaya ayrıldıkları, İslâm ümmetinin (müslümanların) ise 73 fırkaya ayrılacağını,
bunlardan birinin kurtuluşta, diğerlerinin ise ateşte (cehennemde) olacağını bildirmiştir.
****
****
* AKL’I ÎMAN’A DEĞİL, ÎMAN’I AKLA;
NEFS’İ İSLÂM’A DEĞİL, İSLÂM’I NEFS’E;
MADDE’Yİ MÂNA’YA DEĞİL, MÂNA’YI MADDE’YE;
VASITA’YI MEFKÜRE’YE DEĞİL, MEFKÜRE’Yİ VASITAYA;
AMELLERİ ÖLÇÜLER’E DEĞİL, ÖLÇÜLER’İ AMELLERE TÂBİ KILMAK İSTEYEN;
KÖKLERİ İFRAT AKILCILIĞIN KADÎM MIHRAKLARINA KADAR UZANAN;
HAKİKAT’İ FELSEFÎ İZÂFİYETÇİLİĞE, KÖR ŞEKİLCİLİĞE, İDEOLOJİK
HEVESLERE NEFSANÎ İHTİRASLARA FEDÂ EDEN;
HÜCRELERİNDE HEM ARİSTOCULUK, HEM TEYMİYECİLİK,
HEM BÂTİNİYYECEİLİK KROMOZONLARI TAŞIYAN;
BAZAN KASDÎ BAZAN ZORAKÎ BAZAN HAVAÎ KARAKTERLER SERGİLEYEN;
ÇAĞIN İCAPLARINA GÖRE YENİ MÜESSİRİYET USULLERİ
GELİŞTİRİP ÇEŞİTLİ CAZİBE MOTİFLERİYLE SÜSLENMEYİ İYİ BECEREN;
FAKAAAT,
HER ÖZELLİĞİYLE HER ÇİZGİSİYLE HEPİMİZİN MÂLUMU OLAN ALDANMIŞ VE ALDATIŞ EKOLÜ: REFORMCULUK!
****
****