* Genel olarak Allah ile kul olan insanlar arasında «Habercilik», «Elçilik» vazifesi gören, Allah'ın emirlerini insanlara ulaştıran kişilere "PEYGAMBER" denir. Kelime dilimize Farsça'dan geçmiştir. Arapça'da aynı anlam için «Nebi» «Rasûl» kelimeleri kullanılır. Türkçemizde genellikle Arapça ve Farsça asıllı bu kelimeler kullanıldığı gibi «Elçi» kelimesi de bilinmektedir.
* Kitap gönderilen peygambere Resul denir. Nebi, kendinden önce gelen Resulün dinini tebliğ eden peygamberdir. Yeni din getirmeyip, önceki dine davet eden peygamberlere Nebi denir. Her resul, nebidir; fakat her nebi resul değildir. Peygamber Fars’çadır, Resul veya Nebi anlamında kullanılır. Kur’an-ı Kerim'in bir çok yerinde Peygamber efendimize Resul deniyor, bazen Nebi diye de geçiyor. Nebi denmesi Resul olmasına mani değildir. Yani bir Resul'e Nebi denmesi onun Resul olmadığını göstermez. Genel Kurmay Başkanı'na bazen General, Subay veya Asker denmesine benzer.
* Emirleri tebliğ etmekte ve insanları, Allahü teâlânın dinine çağırmakta, Resul ile Nebi arasında bir ayrılık yoktur. Ankebut suresinin, (Ona [İbrahim’e İsmail’den sonra] İshak ve Yakub’u da bağışladık. Nebiliği ve kitapları [Tevrat’ı, İncil’i, Zebur’u, Kur'anı], onun soyundan gelenlere verdik) mealindeki 27. âyetinde, İbrahim aleyhisselamın soyundan gelenlere Nebilik verildiği gibi kitap verilen Resuller de vardır. (Beydavi, Medarik, Celaleyn Tefsiri)
* Nebi gelmeyince, Resul hiç gelmez. Çünkü Resullük makamı, Nebilikten daha özel ve yüksektir. Bu âyetlerden sonra, bu konudaki hadis-i şerifleri bildirelim: (Resullerin ilki Hz. Âdem ve sonuncusu Hz. Muhammed’dir.) [Hakim, Taberani]
* Cenabı Allah (cc.) muhakkak her kavme bir PEYGAMBER göndermiştir. Kur’an-ı Kerim’de birçok Ayet-i Kerime’de bu bahis anlatılmış, ifade edilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de ismi zikredilen peygamberlerin dışında sahih bir hadisi şerifte, insanlık tarihi boyunca 124.000 peygamberin gönderildiği belirtilmektedir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de bazı peygamberlerin kıssası geçmiş, bazılarının ise geçmemiştir. Düşünün 124.000 peygamber gelmiştir, her kavme, her millete bir Peygamber, bir Nebi muhakkak, şüphesiz gelmiştir.
*
* Kur'an-ı Kerim, ilk peygamber Hz. Âdem’den (a.s.) son peygamber Hz. Muhammed’e (s.a.s.) kadar pek çok peygamberin gelip geçtiğini ve her kavme Allah’ın peygamber gönderdiğini bize haber vermektedir.
* İnsanlık tarihinden bu yana, gönderilen her peygamber yeni bir din getirmemiş, hepsi bir olan Allah’a iman etmeye ve O’na teslim olmaya çağırmıştır ki bu da İslam’dır. Lakin zamanla insanların sapması ve saptırmasıyla hak din tahrife uğramış ve özünü kaybetmiştir. Bu tahrif döneminde de başka peygamberler gönderilmiştir. O peygamberler eski şeriatı ya yeniden ihya etmişler veya başka bir şeriat ile insanları uyarmış ve ikaz etmişlerdir. Yani her kavme ve topluluğa peygamber gönderdik demekten kasıt o peygamberin vefatından sonra insanları doğru yolda tutacak, ikaz edip uyaracak hükümler ve kanunlar varlığını devam ettirmiştir demektir. Dolayısıyla, esasında tek olan hak din, birçok âmil ile farklı şekillere girmiş ve dünyada birçok din oluşmuştur. Fakat buna rağmen içlerindeki benzerlikler, birçoğunun tek bir yerden geldiğini açıkça göstermektedir.
* Geçmiş tarihlerdeki topluluklara baktığımızda birçok buluşun peygamberler vesilesi ile bulunduğunu düşünüyoruz. Mesela tekerleğin icadı, ateşin kullanımı, birçok hastalığın şifası olan otların tesbiti gibi insanların hayatını kolaylaştıran birçok buluşu Allah’ın eygamberleri biz insanlara hediye etmiştir. Yoksa insanlar bu buluşları güya tesadüfen rastgele bulmuş değillerdir. Peygamberler asıllarını bulmuş sonra gelen insanlar ise bu asıllardan yola çıkarak bu buluşları geliştirmişlerdir. Yoksa yüzyıllarda geçse kimse tesadüfen tekerleği, yazıyı, hayvanları evcilleştirmeyi bulamazdı.
* Dünyada birçok kadîm medeniyetin inanç sistemlerinin birbirlerine olan benzerlikleri dikkat çekicidir. Bu da İslam’ın her kavme peygamber gönderildiğini söylemesini tasdiklemektedir. Zira birçoğunda yaratıcının varlığı, ölümden sonra hayat, amellerin tartılması gibi konular işlenmektedir. Oluşan bozulmalar ve farklılıklar ise o topluluğa gönderilen peygamberin vefatından sonra hak dinin nasıl bozulduğunu bizlere göstermektedir.
* Kur'an-ı Kerim'den öğrendiğimize göre Allah (c.c.) her kavme, her topluluğa emir ve yasaklarını bildirmek üzere peygamberler göndermiştir. Bu peygamberlerden bazıları, kendilerinden evvelki peygamberlerin şeriatini takiple emrolunmuş, bazıları ise yeni şeriatler getirmişlerdir. İşte Hz. Musa (a.s.) ve Hz. İsa (a.s.) da yeni şeriat getiren bir peygamberdir.
* İnsanlık tarihi boyunca 124.000 peygamber gönderildiği
hadis-i şerifde rivayet edilmiştir.
İmam Ahmed, Ebu Zerr (r.a.)'den şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Ya Rasulallah!" dedim, "Nebilerin sayısı kaçtır?" Şöyle buyurdu: "Yüz yirmi dört bindir. Bunlardan, sayıları üçyüz on beş kadarı büyük bir topluluğa rasuldür." Yüce Allah'ın Kur'an'da zikrettiği rasuller ise yirmi beş civarındadır.
(Ahmed b. Hanbel, el-Müsned)
Bu bakımdan her ümmete ve topluma peygamber gönderilmiştir.
* İnsanlık tarihi boyunca, gerek dini ve ahlaki yönden gerekse bilim ve teknoloji yönünde insanların önderleri peygamberler olmuştur. Bu bakımdan toplumlarda görülen güzellikler hak dinin mahsulüdür.
* Dünyanın her yerine peygamber gönderilmiştir. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: "Çok geniş ve çok derin düşünüyorum da, yeryüzünde, Peygamberimizin haberi yetişmeyen, hiçbir yer kalmadığını anlıyorum. Bütün dünyanın, onun davet nuruyla güneş gibi aydınlandığı görülüyor. Hatta duvar arkasında bulunan, Yecuc ve Mecuc’e bile ulaşmış bulunuyor." [İmam-ı Rabbani hazretleri zamanında böyle olunca, iletişim vasıtalarının çok ilerlediği günümüzde, Müslümanlığı duymayan kimselerin kalmama ihtimali daha kuvvetlidir.]
* Bütün dünyada peygamber gönderilmedik bir yer kalmamış gibidir. Hatta bundan en mahrum zannedilen Hindistan’da bile, Hintlilerden peygamber gelip, Allahü teâlânın emirleri bildirilmiştir. Hindistan’ın bazı kısımlarında, peygamberlerin nurları, küfür karanlıkları içinde, yıldızlar gibi parlamıştır. Gerekirse, bu şehirlerin isimlerini bile söyleyebilirim. Bazı peygamberlere bir kişi bile inanmamış, kimse kabul etmemiştir. Yalnız bir kişinin inandığı peygamberler de olmuştur. Bazılarına da, iki veya üç kimse iman etmiştir. Hindistan’da bir peygambere, üç kişiden çok inanan olduğu görülemiyor. Yani, dört tane ümmeti bulunan peygamber olmamıştır. Hintlilerin tapındıkları kimselerden bazılarının kitaplarındaki, Allahü teâlânın varlığı ve sıfatları hakkında görülen yazılar, hep o peygamberin ışıklarının yansımasıdır, çünkü her asırda, her ümmete peygamber gelerek, Allahü teâlânın varlığını ve sıfatlarını bildirmiştir. Onların mübarek varlıkları olmasaydı, küfür ve günah pislikleriyle kirlenmiş olan akıllar, iman nimetine kavuşamazdı. Bu ahmaklar, çürük akıllarıyla, herkesi kandırıp, kendilerine tapmaya zorlamış, (Sizi biz kurtardık, bizim sayemizde yaşıyorsunuz) diyerek, kendilerinden başka bir kuvvetin bulunmadığını sanmışlardı. (Mektubat , C:1 / M:259)
*
* Kur’an-ı Kerim’de adı geçen Hz. Âdem, Hz. İdris, Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih, Hz. İbrahim, Hz. Lut, Hz. İsmail, Hz. İshak (aleyhimüsselam), Hz. Muhammed (a.s.m) gibi peygamberlerin hiç biri İsrail soyundan gelmemiş ve Yahudilere peygamber olarak da gönderilmemiştir. İsrail kelimesi, Hz. Yakub (as)’ın ikinci ismi olarak şöhret bulmuştur. Buna göre, İsrailoğlunun soyundan gelenler ancak Hz. Yakub (as)’ın soyundan gelenlerdir. Hz. Musa (as)’dan Hz. İsa (as)’a kadar gelen peygamberlerin Kur’an-ı Kerim’deki sayısı, on birdir. Geriye on dört peygamber söz konusudur. Bu da Kur'an-ı Kerim'de adı geçen peygamberlerin yarısından fazlasıdır.
* - Allah, -yüz binden fazla olduğu rivayet edilen- bütün peygamberlerin listesini Kur’an-ı Kerim’de verecek değildir. Bunu vermedi diye, Kur’an-ı Kerim’in doğru olmadığını düşünmek kadar bir cehalet olamaz. Korkarız ki, bu işin altında bir ırkçılık mülahazası vardır. "Bizden de bir peygamber zikredilseydi..." diye! -- “Biz senden önce de birçok resul / peygamber gönderdik. Onlardan bazısını sana anlattık, bazısını ise anlatmadık.” (Mümin, 40/78) mealindeki ayette, peygamberlerin bir kısmının anlatılmadığı açıkça ifade edilmiştir. Bunu anlatıp anlatmamak, -yaptığı ve söylediği her şey hikmetle dolu olan- Allah’ın kendi tercihidir.
*
* Konu ile ilgili ayetlerin mealleri şöyledir:
“Biz her millete bir peygamber gönderdik.
O da 'Allah’a ibadet edin, tağuttan uzak durun!' dedi.
Sonra onlardan bir kısmına Allah hidâyet nasib etti, bir kısmı hakkında da sapacaklarına dair hüküm kesinleşti.
İşte gezin dolaşın dünyayı da peygamberleri yalancı sayanların âkıbetlerinin ne olduğunu görün!” (Nahl, 16/36).
“Eğer isteseydik her şehre bir uyarıcı peygamber gönderirdik.” (Furkan, 25/51)
* Nahl suresindeki ayette, Hz. Adem (as)’den beri her zamanda bulunan bütün kavimlere -imtihandaki adaletin bir gereği olarak- mutlaka bir peygamberin gönderildiği ifade edilmektedir. Çünkü, peygamber olmadan imtihan olmaz. Madem ki, insanoğlu için bir imtihan dünyası açılmış, elbette bu imtihanın temel soruları olana ilahî emir ve yasaklarının bilinmesi lazımdır. Bunları ders verecek olan muallimler ise peygamberlerdir...
* Şüphesiz ki her ümmete: "Yalnız Allaha ibadet edin, tağutlardan kaçının" diyen bir Peygamber gönderdik. İçlerinden bir kısmını Allah doğru yola şevketti. Diğer bir kısmı ise sapıklığı haketti. Ey insanlar, yeryüzünde dolaşın, Peygamberlerini yalanlayanların sonunun ne olduğuna bir bakın. Şüphesiz ki geçmiş her ümmete: "Yalnızca Allah ibadet edin, tağutlardan uzak durun." diye tebliğde bulunan bir Peygamber gönderdik. Bu ümmetlerden bir kısmım, Allah, doğru yoluna şevketti. Onlar, iman edip kurtuluşa erdiler. Diğer bir kısmı ise inkârda bulundu, Peygamberleri yalanladı, sapıklığı hak etti ve helak oldu. Peygamberlerini yalanlayanın akıbetinin ne olduğuna bir bakın ve onlardan ibret alın. Siz de onlar gibi olmayın. [Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri]
* Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan “Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edici değiliz.” (el-İsrâ, 17/15) ve “Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var.” (el-Mü’min, 40/78) âyetleri de açık bir şekilde gönderilen peygamberlerin sayısının Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen 25 peygamberle sınırlı olmadığını göstermektedir. Bununla birlikte peygamberlerin sayısıyla ilgili kesin bir bilgi yoktur.
* Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de müminlerin peygamberler arasında fark gözetmediklerini bildirerek, gönderiliş sebepleri ve getirdikleri ilâhî bildiri açısından peygamberlerin aynı noktada buluştuğuna işaret etmiştir. Diğer taraftan Allah, “O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir.” (Bakara, 2/253) ve “O hâlde Resûlüm) sen de, ülü’l-azm peygamberlerin sabretmesi gibi sabret!” (Ahkâf, 46/35) ayetleriyle bazı peygamberleri bazısına üstün kıldığını ifade buyurmuştur. Peygamberlerden bazıları “ülü’lazm” yani “yüksek azim ve sebat sahibi” olarak nitelendirilmiştir. İslam alimleri ülü’l-azm peygamberlerin Hz. Nuh, Hz. İbrâhim, Hz. Musa, Hz. İsa (aleyhimüsselam) ve Hz. Muhammed (S.A.S.) olduğunu söylemişlerdir. Bu peygamberler, şeriatlarını tebliğ ederken diğer peygamberlere göre daha fazla sıkıntıya katlanmışlardır.
* Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Nebiler 124 bin, resuller ise 313 tür.) [Hakim] . Bu hadis-i şerif de, kitap getiren resullerin nebilere göre daha az olduğunu göstermektedir. Nebilerin çok olması, resullerin dinlerini yaymalarından dolayıdır.
* İsrâ 15. âyette Allah, peygamber göndermedikçe bir kavme azabetmeyeceğini vurgulamıştır. Fatır Suresinde de Allah'ın, her kavme bir uyarıcı gönderdiği belirtilir. Ayrıca Kur'ân'da Hz. Peygamber'e hitaben "Peygamberlerden kimini sana bildirdik, kimini de bildirmedik." buyurulmaktadır. Evet, her kavme bir peygamber gönderilmiştir, aksi takdirde sorumluluk olmaz. Ama Hz. Muhammed'in yetiştiği ortamda varlıkları bile bilinmeyen ulusların Peygamberlerinden söz etmenin faydası olmadığı için onların elçileri Kur'ân'da açıkça anlatılmamış, sadece her kavme mutlaka peygamber gönderildiği vurgulanmıştır (Fatır: 24).
* Kur’an-ı Kerim'’de İsmail (as) Resul ve Nebi: “Kitapta İsmail’i de an. Doğrusu o, sözünde duran biriydi. Hem Resul idi, hem de Nebi idi.” (Meryem 19/54). → Yani hem Resul hem Nebi olarak açıkça zikrediliyor. Ailesine Namaz ve Zekâtı Tavsiye: “O, ailesine namazı ve zekâtı emrederdi; Rabbi katında hoşnutluğa ermişti.” (Meryem 19/55).
* Hazret-i Harun, Hazret-i Musa aleyhisselamın getirdiği dini, yani Museviliği tebliğ eden bir Nebi idi. (Zekeriyya mihrabda namaz kılarken melekler ona, "Allah sana, Kelimetullahı [İsa’yı] doğrulayıcı, efendi, nefsine hakim ve salihlerden bir Nebi olarak Yahya'yı müjdeler" diye seslendiler.) [Al-i İmran 39] (Hazret-i İsa’nın kitap gönderilen bir Resul olduğu yukarıdaki âyetlerde bildirildi. Hazret-i Yahya ise, Hazret-i İsa’nın getirdiği dini, yani İseviliği tebliğ eden bir Nebi idi.)
** Bu örneklerde de açıkça görüldüğü gibi
kendisine kitap verilen peygamberlere Resul denir. Resullerin getirdiği dini tebliğ edenlere de Nebi denir.
Her resul aynı zamanda Nebidir. Peygamber efendimizden sonra, Nebi gelmeyecektir.
Bir âyet meali şöyledir: (O, Allah’ın Resulü ve Nebilerin sonuncusudur.) [Ahzab 40]
* "Hatemün Nebiyyin" (Arapça: خاتَم النَّبیین) ve "Hatemül Enbiya" (Arapça: خاتَم الاَنبیاء), Kur'an-ı Kerim'de geçen ve Hz. Muhammed'in son peygamber olduğunu ve peygamberliğin onunla tamamlandığını ifade eden terimlerdir.
* Peygamber efendimiz, sadece zamanının ve Arabistan’ın değil,
kıyamete kadar bütün insanların, bütün dünyanın Peygamberidir.
Bir âyet meali şöyledir: (Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmez.) [Sebe 28]
*
* * * * * *
* Avrupa’ya, Ruslara, Japonlara, Çinlilere, Afrika kavimlerine, Kızılderililere, Peygamber gelmiş midir?
* Aşağııdaki bir haritada görüldüğü gibi Bütün peygamberlerin sadece Ortadoğu'ya geldiği iddia edilse de bu bilgi doğru değildir. Bu iddianın Ateistlere ait olduğu bilinmelidir.
* Ortadoğu Bölgesi Haricine Peygamber Gönderilmediğini İddia Eden Bir Harita
* Kur'ân-ı Kerîm'de 25 peygamberin ismine yer verilmekte ve kıssalarından bazı önemli ve ibretli safhalar anlatılmaktadır. Peygamberlerin hemen hepsi, küfrü, bâtılı ve zulmü inatla savunan kavim ve milletlerle mücadele edip teblîğ ve irşad hizmetini ortam ve şartların el verdiği ölçüde yerine getirmişlerdir.
Kur'ân-ı Kerîm'de her kavim ve millete peygamber gönderildiği açıklanırken, daha çok Arap Yarımadası'nda ve Mezopotamya'da gelip geçen peygamberlerden ve gönderildikleri kavim ve milletlerden söz edilir. Bunun sebebleri ve hikmetleri üzerinde durduğumuz zaman şu neticeyi çıkarabiliyoruz:
a) Milattan önce Ortaasya, milletlerin, kabile ve aşiretlerin en çok yaşadığı bir bölge idi.
b) Asya ve özellikle kıtada yer alan Mezopotamya geniş ve verimli topraklara, köpüren nîmetlere sahip bulunuyordu.
c) Önemli sayılan medeniyetler daha çok bu kıta üzerinde kurulup gelişmiş; kültür ve sanatın beşiği haline gelmiş ve tarih boyunca o bu özelliğini korumuştur.
Bu sebeblerle Asya Kıta'sının belli kesim ve bölgelerine gönderilen peygamberler ve onları yalancılıkla suçlayan kavim ve milletler, unutulmaz eserler, ibret ve öğüt dolu kalıntılar bırakmışlardır. Amaç, bütün peygamberlerin kıssalarını anlatmak değil, ortada silinmez eserleri olan peygamberlerden bir kısmının mücadelesini misal vermek suretiyle tarihin tekerrür ettiğini ve edeceğini hatırlatmak ve göğüsleri iyice daralan mü'minleri teselli edip inkârcı azgınları uyarmaktır. ( İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri )
*
*
** ** ** ** ** **
** MEHAZLAR :
** Osman Cilacı - Kur'an Işığında Üç Peygamber - Üç Kitap
** İmam-ı Rabbani Ahmed Faruki - Mektubat-ı Rabbani
** Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi , Taberi Tefsiri
** Sorularla İslamiyet Web Sitesi
** Celal YILDIRIM , İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri
** Mehmed Ali DEMİRBAŞ , Bir Bilene Soralım
** **
** **
** **
** **